• TurkishEnglishGermany

BLOG YAZILARI

Kendisini köprü zannedenler ve acı gerçekler!

Kosova bizim için asla sıradan bir ülke değil. 1389 yılında, İstanbul’dan 64 yıl önce Türklükle tanışan ve bağrına tek şehit padişahımızı teslim ettiğimiz güzelim topraklar.

Her ne kadar başta Kosova olmak üzere, tüm Rumeli Balkan Savaşlarıyla birlikte Anadolu’dan kopartılmışsa da, kalpler her zaman birlikteydi. 1912’de fiilen Osmanlı’dan koptular, ancak 1915’de Türk, Arnavut, Boşnak ayrılmaksızın taburlar halinde Çanakkale’ye koştular.  Türkiye’de cumhuriyet döneminde herhangi bir gizli ajandası olmaksızın her daim Balkan halklarının yanında oldu, yardımına koştu. Baskıcı komünizm zulmünden kopanları etnisite gözetmeksizin bağrına bastı.

Türkiye-Balkan devletleri ilişkisi Yugoslavya’nın dağılmasının ardından ise daha da güçlendi. Yeni devletleri tanıyan ilk ülkelerin başında yer alan Türkiye onların, siyasi, iktisadi ve kültürel açıdan kalkınması içinde her türlü desteği verdi ve vermeye de devam ediyor. İşte o ülkelerden biri de, dünyanın en genç ülkelerinden biri olan ve kısa bir süre sonra 15’inci yaşını kutlamaya hazırlanan Kosova.

NATO 1999 yılında Sırp katliamına dur demek için Kosova’ya girdi. Barış Gücü bünyesinde birçok ülkenin askeri yer aldı, ancak onlardan yalnızca biri on binlerce insan tarafından coşkuyla karşılandı. O da tabi ki, ayyıldızlı bayrakla karşılanan kahraman Mehmetçiğimiz idi.

2008 yılında bağımsızlığını ilan eden Kosova’yı ABD’den sonra tanıyan ikinci ülke de Türkiye oldu ve o tarihten sonra ifade ettiğimiz gibi her dönem her alanda destek verdi. Kosova bugün, dünyada 117 ülke tarafından tanınıyorsa, BM, NATO ve Avrupa Konseyi yolunda emin adımlarla ilerliyorsa şüphesiz ki Türkiye’nin rolü ve desteği çok büyük.

Kosova Başbakanı Albin Kurti bir çalışma ziyareti için Türkiye’ye geldi. İsterseniz bu vesile ile ülkenin genç ve yeni nesil iki liderine birer parantez açalım.

Başbakan Albin Kurti, siyasi faaliyetlerine henüz üniversite yılarında başlayan ve Arnavut öğrencilerin haklarını savunduğu için Miloseviç yönetimi tarafından hapse atılan bir isim.

Kurti ve 3-5 idealist yakın arkadaşı 2004 yılında Vetëvendosje’yi (Kendin Karar Al) Hareketini kurdular ve 2005 yılında partileştiler. İlk olarak 2010 yılında parlamentoya giren Kurti ve partisinin, UÇK kökenli partilere ve liderlere karşı sergilediği sert muhalefet anlayışı seçmen nezdinde karşılık buldu ve birinci çıktığı 2019 seçimlerinin ardından Kosova Demokratik Birliği (LDK) ile ilk hükümetini kurdu. Kurti’nin çürümüş düzene karşı mücadelesi kısa sürede iç ve dış güçleri rahatsız etti ve halkın iradesini hiçe sayanlar tarafından hükümet kısa sürede düşürüldü.

Kurti hükümeti için mecliste yapılan güven oylamasında bir isim son derece vakur bir duruş sergiledi. O isim günümüzün Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani. 1982 doğumlu genç bir anne olan Osmani hukuk profesörü. Son iki dönemde Kosova’da en çok oy alan kadın milletvekili oldu. Ülkesinin bağımsızlığı için hayati önem taşıyan süreçte, Uluslararası Adalet Divanı’nda Kosova’nın Sırbistan’a karşı kazandığı davada ülkesini temsil etti. Son derece güzel Türkçe de konuşan Osmani, 2019 seçimleri öncesinde ülkenin kurucu cumhurbaşkanı İbrahim Rugova’nın partisi LDK tarafından başbakan adayı gösterildi, seçimlerin ardından ise Meclis Başkanı seçildi. Vjosa Osmani’ni ön plana çıkartan duruşu ise Kurti hükümeti için mecliste yapılan güven oylaması oldu. Partisiyle birlikte hareket etmeyen ve hükûmetin düşürülmesine ret oyu veren Osmani, 2021 seçimlerinde Albin Kurti ile ittifak kurarken, Kurti başbakan, Osmani’de cumhurbaşkanı oldu.

 İki genç liderin yönettiği dünyanın en genç ülkelerinden biri olan Kosova ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 610 milyon avro. Ülkedeki Türk yatırım tutarı ise 400 milyon avro civarında. Türkiye Kosova’ya en fazla ihracat yapan ülke. Ancak gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gerekse Başbakan Albin Kurti bu rakamın yeterli olmadığını ifade ettiler ve ilk hedef olarak 1 milyar avroyu gösterdiler.

Gerek başbakanlığı, gerekse de cumhurbaşkanlığı döneminde “Gönül coğrafyamız” olarak tanımladığımız ülkelere büyük destekler sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yalnızca TİKA’nın şuana kadar 700 proje ile Kosova’ya 100 milyon avroya yakın kaynak sağladığını ve bu desteklerin bundan sonra da devam edeceğini ifade etti.

Dikkat çeken bir diğer nokta ise ziyaretin, Kosova ile Sırbistan arasında başlayan barış görüşmelerinden kısa bir süre sonra gerçekleşmesiydi. Her iki ülke ile son derece iyi ilişkileri olan bölgenin lider ülkesi Türkiye’nin cumhurbaşkanı olarak konuşan Erdoğan, kalıcı barış ve istikrarı sağlayacak görüşmeleri sonuna kadar destekleyeceklerini ifade etti.

Gelelim en önemli noktaya. Her iki liderde ortak basın toplantısında ülkedeki Türk Toplumuna ve iki ülke ilişkilerindeki önemine dikkat çektiler. Peki, Albin Kurti’nin heyetinde kimler vardı? Kültür, Gençlik ve Spor Bakanı Hajrulla Çeku, Kosova’nın Türkiye Büyükelçisi Agon Vrenezi ve Prizren’in Boğaziçi mezunu eski Belediye Başkanı Mytaher Haskuka. Peki, geçmişte bu ziyaretler nasıl olurdu? Kosova Türk Toplumunu hükümette temsil eden bakan ve parlamentoda temsil eden milletvekilleri başbakanların ve cumhurbaşkanlarının kafilelerinde yerini alırdı.

Hani siz Türkiye ile Kosova arasında köprüydünüz? Siz güçlü değilseniz, bırak toplumu parti içerisinde bile birlik ve beraberliği sağlayamıyorsanız, birilerinin desteği ve patates mühürlerle hazırlanmış ‘Türkiye beni istiyor’ yazılarıyla koltuğa oturduysanız sizi kimse ciddiye almaz. Hal böyle olunca da, eski belediye başkanı kafilede yer alırken, mevcut bakan ve milletvekilleri olarak sizler ziyareti televizyondan izlemekle yetinirsiniz..!

20 bin Türk’ün olduğu ülkede 3 Türk partisi…! Tabi bu noktaya durup dururken gelmedik. Toplumun bu hale gelmesinde, Kosovalı siyasetçiler kadar Türkiye adına ülkede görev yapan bazı diplomatlarında büyük payı var. İnsanlar arasında ayrım yaptılar, kategorize ettiler, Türkiye Cumhuriyetini değil de bir siyasi partiyi temsil ediyor gibi davrandılar. “Evlad-ı Fatihan’dan anavatan düşmanı çıkmaz, ana olarak bizim tüm evlatlarımızı kucaklamamız gerekir” demediler.

Bu devran böyle sürüp gitmez. Birileri artık bu gidişe bir dur demeli. İlk etapta birleşme olmasa da, en azından Boşnak partileri gibi önümüzdeki ilk seçimlere koalisyon olarak girilmeli. Bunun içinde birileri öncülük etmeli, gerekirse bir Türk Kurultayı toplanmalı, herkes orada eteğindeki taşları dökmeli, ancak o salondan herkes kol kola çıkmalı.

19 yıl genel başkanlık yapan, toplumu hükümetlerde temsil eden Sayın Mahir Yağcılar ve önümüzdeki günlerde ülkede göreve başlayacak olan Sayın Büyükelçi Sabri Tunç Angılı beyefendi pekâlâ bu işe öncülük yapabilir.

Şimdi birileri diyebilir ki; “Kabul ederler mi?”

Kabul eden eder, etmeyen de yok olup gider…!

 

Şükrü GÖKKAYA

Türk Dünyası Araştırmacısı

admin

Bu yazarın açıklaması maalesef yok.

BENZER YAZILAR

Kosova son Çağrı’ya kulak vermiyor!

Geçtiğimiz hafta, pandemi nedeniyle uzun üredir gidemediğimiz Evlad-ı Fatihan diyarına kı a bir gezi yaptık Do tlarla bir araya geldik, güncel konularla ha bihal ettik Gezimizin...