MAVİ GÖZLÜ SARIŞIN TÜRKLER GAGAUZLAR
Gagauzlar. Avrupa kapılarındaki uçbeylerimiz, mavi gözlü sarışın Türkler…
Onların kökeni ile ilgili dünyada ve akademik çevrelerde birçok farklı görüş olsa da, kabul edilen yaygın görüş; Peçenekler ve Kıpçaklarla aynı boydan gelen Oğuz kökenli bir Türk topluluğu oldukları yönünde.
XI.yüzyılda Balkanlara göç eden Gagauzlar,XIII. yüzyılda Dobruca bölgesinde başkenti Korbuna olan ve yaklaşık iki yüz yıl süren, “Dobruca Prensliği” adı altında bir devlet bile kurmuşlar. Daha sonra Osmanlı hâkimiyetine giren Gökoğuz Türkleri, XVIII. yüzyılda Balkanlar’da başlayan bağımsızlık hareketleri sonucunda Bulgarların hedefi haline gelmişler ve asırlardır yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalmışlar.
Yaşanan bu gelişmelerin ardından Besarabya Bölgesine göç eden Gagauzlar, 19. yüzyıl başlarında başlayan Osmanlı-Rus Savaşları sırasında ise Moldova’ya yerleştirilmişler.1770 yılında Moldova’da Çadır ve Orak adlarını taşıyan iki köy kuran Gagauzlar’a 1812 yılında imzalanan Bükreş Antlaşmasından sonra Ruslar tarafından bölgede yeni topraklar verilmiş. Bu antlaşma ile Bucak Bölgesinde yaşayan Müslüman Nogaylar, asırlardır yaşadıkları topraklardan çıkartılmışlar ve yerlerine Ortodoks Gagauzlar yerleştirilmişler
Her Türk kavminde olduğu gibi Gagauzlar’da da bağımsızlık ateşi hiç bir zaman sönmemiş. İlk girişimlerini 6 Ocak 1906 tarihinde Andrey Galaţan ve Atmaca Pavlioğlu önderliğinde Rusya’ya karşı gerçekleştirmişler ve bağımsız Komrat Cumhuriyetini ilan etmişler. Ancak bu ayaklanma 21 Ocak tarihinde Rus Ordusunun bölgeye girmesiyle bastırılmış ve 15 gün süren bir cumhuriyet serüveninin ardından Gagauzlar 1994 yılına kadar sırasıyla; Rusya İmparatorluğu, Romanya, Almanya (II. Dünya Savaşı döneminde) ve Sovyetler Birliği’nin egemenliği altında kalmışlar.
Gagauzlar, 21 Ağustos 1990’da başkenti Komrat olan Gagauz Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni, ilan etmişler. Bu karar, Moldova Yüksek Sovyeti tarafından iptal edilmiş. Devlet kurmakta kararlı olan Gagauzlar, bu seferde 25 Ekim 1990’da Gagauz Cumhuriyeti’ni oluşturmaya yönelik seçimler yapmışlar, ancak Moldova milliyetçileri bu girişimi, yöreye 50,000 silahlı gönüllü göndererek önlemeye çalışmış ve Rus askerlerinin müdahalesiyle şiddet önlenmiş. Devam eden seçimler sonucunda 31 Ekim’de Komrat’ta yeni bir Gagauz Yüksek Sovyeti kurulmuş, Stepan Topal başkan seçilmiş. Moldova’nın 27 Ağustos 1991’de bağımsızlığını ilan etmesinden sonra Gagauzlar da kendi cumhuriyetlerini ilan etmişler. Yaşanan bu gelişmelerin ardından Moldova Meclisi 23 Aralık 1994 tarihinde Gagauz Özerk Bölgesini tanımak zorunda kalmış.
Yasaya göre, Gagauzlara Moldova Anayasası’na ters düşmemek şartıyla, çeşitli sahalarda yasa çıkarma hakkı verilmiş. Gagauz Yeri’nin en yüksek mercii 4 yılda bir seçilen başkan. Gagauz Yeri’nin Resmî dili Gagauzca, Rumence ve Rusça.
35 kişiden oluşan Halk Topluşu; kültür, bilim, eğitim, iskan, belediye hizmetleri, sağlık, spor, bütçe, ekoloji, finans ve ekonomi alanlarında Moldova Anayasası’na ters düşmemek kaydıyla kanun yapabiliyor.
“Süleyman Demirel bizim babamız”
Gagauzlar için Türkiye’nin 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel çok önemli bir isim. Demirel deyince bir Gagauz’dan duyacağınız ilk cümle; “O sadece sizin babanız değil, bizimde babamız” olur.
Gagauzya’nın ilk başkanı Stephan Topal, merhum cumhurbaşkanımızın Gagauzlara desteğini şu cümlelerle anlatıyor; “Dostlarım beni kaçak yollardan Odesa’ya geçirdi. Oradan gemi ile İstanbul’a, daha sonra ise karayolu ile Ankara’ya geçerek Sayın Demirel ile görüştüm. Kendisine Gagauzların kim olduğunu ve ihtiyaçlarımızı anlattım. O günlerde çeşmelerimizden akan su çok kötüydü. Çocuklarımızın dişleri su yüzünden daha 12-14 yaşlarında iken simsiyah oluyordu. TİKA’ya verdiği talimat ile başkent Komrat’ın su şebekesi yenilenip arıtma tesisi çok kısa sürede hayata geçince, daha o görüşmede bu talebimizi kafasına yazdığını anladım. Sohbetimizde kendisine, Gagauzya’da 200 bin kişiyiz dedim. O ise bana ‘Hayır Topal, Gagauzlar 200 bin değil, 65 milyon 200 bin kişidir” cevabını verdi. Önce anlamadım, sonra uyandım. O günlerde Türkiye’nin nüfusu 65 milyondu. Kendisini Moldova’ya davet ederek huzurundan ayrıldım.
1994 yılında, aralarında bakanların, milletvekillerinin, işadamlarının ve sanatçıların olduğu 120 kişilik bir grupla Moldova’ya bir çıkartma yaptı. Bende Gagauzya Temsilcisi olarak oradaydım. Türkiye’nin ilk Moldova Büyükelçisi Ender Arat çok iyi bir diplomattı. Merhum Demirel kendisine; ‘Ender Bey, Moldova Dışişlerine söyle, ben Gagauzya’ya gideceğim, Çadır-Lunga’nın aşağısında benim akrabalarım yaşıyor’ diyor. Moldova yönetimi ancak uyanıyor ve Gagauzya’ya gelerek Sayın Demirel’in programını hazırlıyor. Rahmetli ve heyeti, üç günlük Moldova gezisinin bir gününü Gagauzya’ya ayırdı. O ziyarette bana; ‘Topal Bey sabrediniz, siz küçük bir halksınız, bağımsızlık size olmaz, çok kan dökülür, Türkiye sizin garantörünüz, size özerlik alacağız’ dedi. Bende düşünüyorum ve kendi kendime diyorum ki; Allah’ım, ben 4.5 yıldır burada çamurun içerisinde sürünüyorum, o da geldi ve iki günde bana diyor ki, ‘Gagauzya özerk olacak’. Aradan altı ay geçtikten sonra Moldova Parlamentosu Gagauzya’nın özerkliğini kabul edince işin aslını anladım tabi.
Sayın Demirel ziyareti sırasında korkmadan Moldovalı yöneticilerin yüzüne söyledi ‘Moldova’da Gagauzlar diye bir halk var, küçücük ama halk. Onların devletinin olması şart’ dedi. Bize çok yardım etti. Moldova’ya 35 milyon kredi verdi ve onun sayesinde biz özerkliğimizi aldık. Onun için bizim Gagauzlar diyor ki; ‘Süleyman Demirel bizim babamız’
Tabi ben sonradan öğreniyor ve anlıyorum; o dönemki Moldova Cumhurbaşkanı Mircea Snegur’a diyor ki; ‘Arkadaşım, Sayın Snegur, şunu bilmenizi isterim; Gagauzlar ilerleyen dönemde Moldova ile Türkiye arasında köprü olacak. Siz Gagauzya’ya nasıl bakarsanız, bizde Moldova’ya öyle bakacağız’ İzlediği politika bir kıl kadar ince. Ama çok güzel ve faydalı bir politika”
Dünya Kültür Mirası Gagauz Halıları
Tüm Türk topluluklarında olduğu gibi Gagauzlar ‘da da hiç şüphesiz en önemli sanat eseri, her biri birer sanat eseri olan Gagauz kilimleri. Hatta bu sanatı Avrupa’ya ilk onların getirdiğini iddia eden tarihçiler bile var.
Gagauz geleneklerine göre her genç kızın çeyizinde mutlaka kendi dokuduğu bir kilim bulunur. Onlar hiçbir zaman bu sanatı bir gelir kapısı olarak görmezler. Dokunan kilimler Gagauz kızının sabrını, özenini ve azmini gösterir. Bu nedenle Gagauz kızlarına mutlaka kilim dokumacılığı öğretilir.
UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınacak kadar ünlü ve değerli olan Gagauz kilimlerini dokuyanların sayısı ne yazık ki bir elin parmaklarından bile az kalmış.
Bu sanatı yaşatmak için Çadır-Lunga’ya bağlı Gaydar köyünde kurulan müzede sanatlarını icra eden İrina teyze; “Kaldık iki ortak, bizim köy kalkındı kilim ile, eskiden her evde en az iki tezgah vardı” derken, onun ortağı Valentina abla ise 11 yaşından bu yana kilim dokuduğunu ve sanatı hayatta durdurmak için mücadele ettiklerini söylüyor.
Nogaylardan Miras Köy Avdarma
3 şehri, 25 köyü vardır, mavi gözlü sarışın Türkler Gagauzların vatanlarının. Elbette her biri birbirinden şirin, birbirinden güzel. Ancak içlerinde biri vardır ki, diğerlerinden biraz farklı.
Aslında günümüzde de gündem olan; “Kan kardeşliği mi, din kardeşliği mi?” sorusunun en güzel yanıtı Avdarma.
1563 yılında Müslüman Nogaylar kurmuş köyü. Ancak Osmanlı-Rus savaşlarından sonra, Osmanlıyı destekledikleri için sürgün edilmişler topraklarından. Tarihler 1811’i gösterdiğinde ise yerlerine ise Romanya’dan sürgün edilen 19 Hristiyan Gagauz aile gönderilmiş.
Bakmışlar ki Müslüman Türk kardeşlerinin evleri, eşyaları aynen duruyor. Demişler ki; “Bizde Romanya’dan, Bulgaristan’dan sürgün edildik, dokunmayalım kan kardaşlarımızın evlerine, gidelim biraz üteye ve kuralım orada evciklerimizi…”
Öyle de yapmışlar. Ama köyün geçmişini asla inkâr etmemişler. “Onlarda Türk’tü, bizde Türk’üz” demişler. Köy müzesinin önündeki anıtta köyün tarihini de 1563’den başlatarak, hem Müslüman Nogay kardeşlerine vefalarını göstermişler. Gagauzlar oldukça vefalı insanlar. Bunun en güzel kanıtlarından biri de, Avdarma Belediyesinin logosunun köyü kuran Tatarlardan kalan tek tarihi yapıt olan tatar Çeşmesinden oluşması.
Avdarma’yı ön plana çıkartan bir diğer önemli nokta ise hem milletvekilinin, hem de belediye başkanının kadın olması.
Gagauz Halk Topluşu Avdarma Milletvekili Elena Karamit ve Çeşmeköy Milletvekili Ekaterina Jekova parlamentoya bir yasa teklifi sunmuşlar ve 19 Ekim gününü 1946-47 yıllarında açlıktan hayatını kaybeden insanlara adamışlar. O tarihlerde Avdarma’da hayatını kaybeden 750 Gagauz’da köydeki anıtta ölümsüzleştirilmiş. Anıtta ayrıca Tifo’dan ölen 700 Avdarmalı Gagauz’un ve çeşitli savaşlarda hayatını kaybedenlerin isimleri de yer alıyor.
Avdarma Belediye Başkanı Marina Kapsamun Türkiye ile ilişkilere büyük önem veriyor. Hatta UNESCO Dünya Kültür Mirası şehri Safranbolu ile bir kardeşlik antlaşması bile imzalamışlar. Başkan Kapsamun; “Tek amacımız başta Türkiye olmak üzere 350 milyonluk Türk Dünyasına kendimizi tanıtmak ve bu topraklarda kardeşlerinin olduğunu anlatmak. İstiyoruz ki, bizim çocuklarımız Türkiye’ye gitsinler, tanısınlar, dillerini geliştirsinler. Aynı şekilde Türkiye’den de yavrularımız gelsin, bizlere misafir olsun ve bizi tanısın” şeklinde görüşlerini dile getiriyor.
Türkiye daima Gagauzya’nın yanında
Merhum Süleyman Demirel döneminde başlayan Türkiye’nin Gagauzya’ya destekleri Recep Tayyip Erdoğan döneminde adeta zirve yapmış durumda. Türkiye, başta TİKA olmak üzere birçok kurum ve kuruluşu aracılığıyla Gagauzya’ya son derece ciddi yatırımlar yapıyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından yapılan ve yalnızca Gagauzya’nın değil, tüm Moldova’nın en modern stadyumlarından biri olan Komrat Şehir Stadyumunu, TİKA tarafından yapılan Prof. Dr. Aziz Sancar Tanı ve Tedavi Merkezini, Komrat Recep Tayyip Erdoğan Huzurevini, Nasreddin Hoca Uşak Evini, Çadır-Lunga Afet Evlerini, Türkiye Belediyeler Birliği tarafından yaptırılan Çadır-Lunga Emine Erdoğan Huzurevini, Altındağ Belediyesi tarafından yaptırılan Gençlik Merkezini, Türkiye’nin son dönemde gagauz kardeşlerimize yaptığı yatırımlar olarak sıralayabiliriz. Ayrıca, Komrat’taki tek başkonsolosluğun da Türkiye Cumhuriyetine ait olduğunu da bu vesile ile ifade etmek gerek.
Safranbolu safranı artık Beşelma bahçelerinde açıyor
İstanbul’da tekstil sektöründe çalışırken Malatyalı emlak danışmanı Ercan Sert ile hayatını birleştiren Gagauzyalı gelin Ludmila Sert, Safranbolu’dan getirdiği soğanlarla Gagauzya’daki köyüne Safran tarlası kurmuş.
Türkiye’deki işlerini bırakıp, Gagauzya’ya dönen Ludmila-Ercan Sert çifti, Safranbolu’dan getirdikleri Safran soğanları ile Gagauz gelinin köyü Beşalma’da Safran üretiyor.
Gagauzya’nın toprağının ve ikliminin Safran üretimi için oldukça uygun olduğunu belirten çift; “İstanbul’un yoğun temposundan sıkıldık ve köyümüze dönerek tarımla uğraşmaya karar verdik. Moldova ve Gagauzya aslında komünizm döneminde çok ciddi tarım yapılan bir ülke. Uçsuz bucaksız üzüm bağları, meyve bahçeleri, arpa, buğday ve ayçiçek tarlaları ile yıllarca Sovyetler Birliğini doyuran bölgelerden birisi. Biz farklı bir üretim yapalım istedik ve işe de Safranbolu’dan getirdiğimiz soğanlarla Safran üreterek başladık. İlk yıl deneme amaçlı dikim yaptığımız tarlamızda 500 gram ürün aldık. İklim ve toprak çok uygun, hedefimiz üretimi artırmak. Deneme amaçlı internet sitelerine koyduğumuz satış ilanlarına inanılmaz derecede ilgi oldu ve ciddi bir talep aldık. Hatta Romanya ve Ukrayna gibi çevre ülkelerden de talepler oldu. Satış fiyatı da Safranbolu’nun çok çok üzerinde. Bunun dışında birde badem bahçesi kurduk. İfade ettiğimiz gibi topraklarımız çok verimli ve ne ekersen yetişiyor. Bizde bu avantajı değerlendirip üretime dönüştürüyoruz. Diğer taraftan da yanımızda çalıştırdığımız insanlar aracılığıyla köylülerimize modern tarımı öğretiyoruz” şeklinde görüşlerini belirtiyor.
Gagauzların önde gelen isimlerinden biri olan; yazar, etnolog, müzeci, ressam ve edebiyatçı Dimitri Karaçoban, 27 Mayıs 1933 tarihinde Beşalma Köyü’nde doğmuş. Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü’nden mezun olan Dimitri Karaçoban,1965 yılında doğduğu köyde bir etnografya müzesi kurmuş ve burada 20 sene müdürlük yapmış. Kurduğu ve uzun zaman müdürlüğünü yaptığı müzeye onun ölümünden iki yıl sonra, yani 1988 yılında Dimitri Karaçoban Müzesi ismi verilmiş. Bugün ise bayrağı ünlü Gagauz edebiyatçının kızı Liudmila Marin Karaçoban taşıyor. Müzede yaklaşık 15 bin eser sergileniyor. Beşelma’yı sanatsal anlamda ön plana çıkartan bir diğer zenginliği ise, köyün yaşlılarından oluşan Sedef Müzik Grubu.
Yüsembeli ve Manastırlı’dan dil vurgusu
Gagauzlar Derneği Genel Başkanı Dr. İrina Yüsembeli ve Genel Sekreter Serghei Manastırlı ile köyleri Kıpçak’ta buluşuyoruz. Kıpçak, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise ikinci büyük köyü olan Kongaz’dan sonra Gagauzya’nin ikinci büyük köyü.
Gagauzlar Derneği Genel Başkanı Dr. Yüsembeli; “Gagauzlar kimlerdir sorusuna hemen cevap vermek biraz zor oluyor. Çünkü Yunan tarihçilerine göre Yunan kökenli, Bulgar tarihçilerine göre ise Bulgar kökenliyiz. Ancak tarihçilerin büyük çoğunluğu Gagauzların Oğuz Türklerinden gelen bir boy olduğunu söylüyorlar” şeklinde düşüncelerini dile getirirken; “Gagauzya ufak adımlarla da olsa ilerliyor. Gönül ister ki daha hızlı ilerleyelim. Ancak bizi memlekete geldiğimizde en çok üzen şey dilimiz gün geçtikçe unutuluyor. Bu da bizim içimizi acıtıyor. Köydeki çocuklarımız bile neredeyse tamamı Rusça konuşuyor. Bu da bizi çok üzüyor. Evet, Gagauzya hükümeti dilimizi yaşatmak için bir takım adımlar atıyor, ama daha büyük adımların atılması lazım, Gagauz dilinde eğitimi okullara sokmak lazım” cümleleriyle açıklamalarına devam ediyor.
Ünlü Türk Milliyetçisi ve 8 yıl Türkiye Cumhuriyeti Bükreş Büyükelçisi olarak görev yapan Hamdullah Suphi Tanrıöver’in yaptığı çalışmaların Gagauzlar için önemine de vurgu yapan Gagauzlar Derneği Genel Başkanı Dr. İrina Yüsembeli; “ Belki de şuanda ülkemizde yaşayan birçok genç onun ismini bile bilmiyor. Ama bu isim Gagauzlar için çok önemli. Gagauzlar o dönem Romanya Krallığı bünyesinde yaşıyor ve asimile olmak üzere. Kendisi Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte müthiş çalışmalar yapıyor. Türk öğretmenler ve Türkçe kitaplar getirtiyor, Türkçe eğitime başlanıyor. Belki de o çalışmalar yapılmasaydı, Gagauzlar bugün ne Türk olduklarını bileceklerdi, ne de dillerini konuşabileceklerdi” cümleleriyle açıklamalarını tamamlıyor.
Gagauzlar Derneği Genel Sekreteri Serghei Manastırlı ise, derneklerinin Gagauz kökenli Türkler tarafından Türkiye’de kurulan ilk dernek olduğuna dikkat çekiyor ve; “Bu derneği kurarken ilk hedefimiz, Gagauzlar kendilerini kendileri anlatsınlar idi. İkinci hedefimiz ise Türkiye’deki Gagauzları bir çatı altında toplamak oldu. Daha sonraki hedefimiz ise başta Gagauzya ve Balkanlar olmak üzere dünya üzerinde yaşayan soydaşlarımız arasında ilişkilerin kurulmasına yönelik çalışmalar oldu. Bunun dışında dilimizin yaşatılmasına yönelik çalışmalar yapıyoruz. Derneğimizin kurucu üyelerinden Viktor Kopuşçu’nun hazırladığı resimli masal kitabını bastırdık ve Gagauzya’daki okullara dağıttık. Ayrıca Türkiye’deki belediyelerle Gagauzya’daki belediyeler arasında kardeşlik antlaşmalarının imzalanmasına öncülük ediyoruz. Bunların meyvelerini de toplamaya başladık. Örneğin Ankara Gölbaşı Belediyesi ile Çeşmeköy Belediyemiz kardeş oldu ve daha şimdiden bun faydalarını görmeye başladık. Biz istiyoruz ki, ilişkiler devlet yöneticileri düzeyinden toplumlar düzeyine insin. Kardeşler birbirlerini gidip gelsin, çocuklarımız birbirlerinin evlerinde misafir olsun ve tanışsın. Bu Gagauzya için çok daha önemli. Çünkü dilimiz yok olma tehlikesi yaşıyor. Bizim soydaşlarımıza 300 milyonluk büyük Türk ailesinin bir ferdi olduğunun bilincini aşılamamız gerekiyor” diyerek görüşlerini aktarıyor.
Başkent Komrat’ın rakipsiz başkanı Anastasov
Başkent Komrat’ın Belediye Başkanı Serghei Anastasov son derece başarılı, genç ve dinamik bir siyasetçi. Zaten bu başarısı sandığa da yansımış, son seçimlerde propaganda bile yapmamasına rağmen % 90’a yakın oy almış. Son 5 yılda büyük işler yaptıklarını ifade eden Başkan Anastasov, Türkiye’nin kendilerine büyük destekler verdiğini belirtiyor.
Anastasov görüşlerini şu cümlelerle aktarıyor; “Türkiye’den bize çok büyük yardımlar geldi. Stadyum, hastane, kreş, kültür merkezi, huzurevi bunlardan bazıları. Bunun dışında biz de belediye olarak büyük yatırımlar yaptık. Ayrıca insanlarımıza iş imkânı sağlayan yatırımcılara da Halk Topluşu ile birlikte teşvikler veriyoruz. Serbest Bölgemize yatırım yapan şirketlerin altyapılarını biz yapıyor, binalar tahsis ediyoruz. Türkiye şehrimizde bir başkonsolosluk açtı. Biz bu durumdan çok memnunuz. Çünkü biz kan kardeşleriz. Belediyemizin birçok kardeş belediyesi var ve büyük çoğunluğu Türkiye’den. Maltepe, Pendik, Altındağ, Yalova- Taşköprü ve Muratpaşa. Kısacası Türkiye’nin her tarafından kardeşlerimiz var. En büyük hedeflerimizden biri de şehrimizi turizmde geliştirmek. Göl kenarında bir eko otel projemiz var. Bu konuda Türk turizmcilerinin yatırımlarını bekliyoruz. Gerçekten çok zengin bir kültürümüz var ve ziyaretçiler tarafından büyük ilgi görüyor. Komrat’ın yanında Avdarma, Beşelma ve Kongaz gibi köylerimiz de turistler tarafından hayranlıkla geziliyor ve biz turistik değerlerimizi ekonomiye dönüştürmek için çalışmalar yapıyoruz.”
Gagauzların milli ve ruhani lideri Mihail Çakır
Gagauz Türklerinin en büyük önderi diyebileceğimiz Mihail Çakır, Çadır yöresine göçen bir ailenin çocuğu olarak Bender Tighina kasabasında 1861 yılında dünyaya gelmiş. İlkokul eğitimini Çadır’da bitirdikten sonra ailesinin isteğiyle Kişinev’deki İlahiyat Okulu’nda eğitim görmüş. Ardından Ukrayna’nın başkenti Kiev’de üç yıl daha İlahiyat Fakültesi’nde okumuş. Öğretmen olarak atandığı Kişinev’deki okulda matematik ve tabii bilimler öğretmenliği, kilisede ise papazlık yapmış.
Halk arasında gördüğü itibar sonucunda 1884 yılında Rusça ve Moldavanca yayınlar temsilciliğine ve mahallî mecliste milletvekilliğine seçilmiş. İncil’i ve diğer bazı temel dinî kaynakları Gagauz Türkçesine ve Moldavancaya çevirerek Rus yönetimini Rusça dışındaki dillerle de dinî ibadet yapma konusunda izin vermeye zorlamış. Yine aldığı bir özel izinle 1907 yılında Kişinev’de Gagauz Türkçesiyle dinî muhtevalı bir gazete çıkartmış.
Mihail Çakır Gagauz Türkçesi ile çıkan “Viata Basarabiei” adlı gazetede, Gagauz Türklerinin tarihî köklerini, geleneklerini, dilini ve dinî anlayışlarını araştırarak görüş ve değerlendirmelerini üç makale hâlinde yayımlamış. Daha sonra bu makaleler birleştirerek,1934’de, “Besebarya Gagauzları tarihi” adıyla kitaplaştırmış. Çakır bu eserinin dışında 1938 yılına kadar çoğu dinî konulan işleyen ve biri sözlük olan 34 eser hazırlamış.
Bugün Gagauz Türkçesinin en önemli kaynaklarından olan eserlerinde ve sözlüğünde Çadır ağzını kullanan Mihail Çakır,1957 yılında oluşturulan yazı dili için de ilham kaynağı olmuş.
Gökoğuzların Türkçeyi kaybettiğinde Türklüğünü de kaybedeceğinin bilincinde olan Çakır, köy köy gezerek çocuklara, gençlere Türkçeyi öğretmiş. Bu çalışmaları 40 yıl aralıksız sürdürmüş, her köye yetişemeyeceğini anlayınca 1931’de Bükreş Büyükelçimiz Hamdullah Suphi Tanrıöver’den yardım istemiş. Mihail Çakır’ın bu yardım isteği Atatürk tarafından karşılıksız bırakılmamış. Bölgeye Türkçe öğretimi için hemen 30 öğretmen gönderilmiş, 300 Gökoğuz genci üniversite öğretimi için Türkiye’ye getirilmiş ve bir de Çakır’a “Türklüğe Üstün Hizmet Nişanı” gönderilmiş.
Türk Milliyetçiliğinin efsane asenası Mariya Maruneviç
25 Ekim 1937’de Komrat’ta çiftçi bir ailenin dokuzuncu çocuğu olarak dünyaya gelmiş. 1945de Komrat’ta ilkokula başladı,1952’de öğretmen okuluna kayıt olmuş. Okulunu başarıyla bitiren Mariya Maruneviç meslek hayatına Komrat Yatılı Okulunda öğretmen olarak başlamış. 1957 yılında Kişinev Devlet Üniversitesi Tarih ve Filoloji Bölümünü kazanmış. Maruneviç, bir taraftan bölümündeki eğitimine devam ederken, diğer taraftan da etnografya eğitimi almış.1962 yılında eğitimini başarıyla tamamlayan Mariya Maruneviç Moldova Cumhuriyeti Bilim Akademisi Tarih Üniversitesinde Etnografya ve Sanat Tarihi Bölümünde akademisyen olarak çalışmaya başlamış.1977 yılında profesör unvanını kazanan Maruneviç üniversitede bölüm başkanlığına getirilmiş.1991 yılına kadar bu görevini sürdüren ünlü Gagauz bilim insanı akademideki bu görevinden ayrılarak Gagauz halk hareketini başlatan önderler içerisindeki yerini almış. Daha sonra Gagauz Halk Topluşuna seçilen Mariya Maruneviç kurulan hükümette ise, Kültür, Eğitim ve Kadınlardan Sorumlu bakanlığına getirilmiş. Bir süre sonra Gagauzya Bilimsel Araştırmalar Merkezi başkanlığına seçilen Maruneviç,çalışmalarını kuruluşunda büyük emekleri olan Komrat Devlet Üniversitesinde dersler vererek sürdürmüş.
15 Şubat 2004 yılında hayata veda eden bu ünlü Gagauz tarihçinin hayatı Gagauz Türklerini savunmakla geçmiş. Maruneviç, katıldığı birçok uluslararası toplantıda bilimsel verilerle Gagauz gerçeğini ortaya koymuş ve halkının özerkliğe kavuşması noktasında çok önemli çalışmalara imza atmış.