Yıllar önce Türk Cumhuriyetlerini kapsayan bir makale yarışmasında KKTC’yi temsil etmiştim. Konu, “Kadın”dı. İki ay kadar bir sürede pek çok araştırma yapmış, kitaplar, makaleler okumuş, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanı ile görüş almıştım. Çalışmalarını ve kendisini her zaman takdir ettiğim eğitimci Gülgün Serdar Hanımefendi de makalem için bana yol göstermişti. Onu da anmadan geçemeyeceğim. […]
07 Şubat 2016 - 23:15 'de eklendi ve 611 kez görüntülendi. A+A-
Yıllar önce Türk Cumhuriyetlerini kapsayan bir makale yarışmasında KKTC’yi temsil etmiştim. Konu, “Kadın”dı. İki ay kadar bir sürede pek çok araştırma yapmış, kitaplar, makaleler okumuş, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanı ile görüş almıştım. Çalışmalarını ve kendisini her zaman takdir ettiğim eğitimci Gülgün Serdar Hanımefendi de makalem için bana yol göstermişti. Onu da anmadan geçemeyeceğim. Kendisine sonsuz saygı, sevgi ve şükranlarımı sunuyorum.
Derinlemesine bir de tarihsel süreç içerisinde kadını ele almıştım ki bu ufkumu oldukça açmıştı.
Araştırmalarım esnasında oldukça önemli bilgilere ulaştım. Örneğin, dünyanın ilk kadın hükümdarı İskit- Saka hükümdarı Tomris Kağan ya da ilk kadın teşkilatı Bacıyan-ı Rûm teşkilatı… Yani Anadolu bacıları… Aynı zamanda dünyanın ilk iş kadınları örgütüdür veya ilk Türk kadın iktisadi teşkilatı diyebiliriz Bacıyan-ı Rûm için. Birçok batılı araştırmacı tarihin o döneminde Anadolu’daki kadınların bir araya gelerek bugünkü anlamda bir sivil toplum örgütü kurmalarını hayretle karşılar.
Ahi Evran’ın (Ahilik teşkilatının kurucusu) eşi Fatma Bacı’nın önderliğinde kurulan bu kadın teşkilâtı, özellikle İslamlaştırma çalışmalarına aktif olarak katılmış ve asker teşkilâtında kilit roller üstlenmişti. Bâcıyân-ı Rûm, Anadolu’da faaliyet gösterirken o dönem Avrupa’da, kadınlar engizisyon mahkemelerinde en katı şekilde cezalandırılmakta, cadı diye yakılmaktaydı.
Bu örgütlenme içinde yer alan kadınlar Ahilik teşkilatı ile birlikte eğitim almışlar, bu eğitim hem mesleki anlamda devam etmiş, hem de bir tarikat ehli olarak din ve felsefe okumuşlardır. En önemlisi birlikte hareket ederek emeklerinin değer bulmasını ve usta-çırak zincirinin liyakata uygun bir biçimde devam etmesini sağlamışlardır.
Osmanlı dönemi ünlü tarihçisi Âşık Paşazâde, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda rolleri olan dört taifeden bahsederken, “… ve hem de bu Rûm’da dört taife vardır: Kim misafirler içinde anılır biri Gaziyân-ı Rûm ve biri Abdalân-ı Rûm ve biri Bâcıyân-ı Rûm ve biri Ahiyân-ı Rûm…” şeklinde sıralamıştır.
Aslında sahip olduğumuz kültürümüzün ne denli uluslararası bir boyut taşıdığını da böylece görmüş oluyoruz.
Yunus’a “Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü” dedirten de kültürümüzün bu özelliği değil midir?
Geçtiğimiz aylarda, Türkiye-Kosova ilişkilerini geren bir ge...
Bir söz vardır; “Devletlerarası ilişkilerde duygusallık olma...
Resmî ziyareti dolayısıyla Moldova’da bulunan Cumhurbaşkanı ...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, temaslarda bulunmak üzer...
Yaklaşık üç yıldır, Türkiye Cumhuriyeti Priştine Büyükelçisi...
En son onun sesini TRT ekranlarındaki, “Ömür dediğin” progra...
Uzun süredir rahatsız olan ve tedavisi evinde süren, Gagauz ...
Kırgızistan’a düzenlediği resmi ziyaret kapsamında başkent B...
“ Türkiye ve Sırbistan, tam olarak 600 yıl Arnavut hal...
Hulusi Kılıç’ın emekli olmasının ardından bir süredir boş ol...